<body><script type="text/javascript"> function setAttributeOnload(object, attribute, val) { if(window.addEventListener) { window.addEventListener('load', function(){ object[attribute] = val; }, false); } else { window.attachEvent('onload', function(){ object[attribute] = val; }); } } </script> <div id="navbar-iframe-container"></div> <script type="text/javascript" src="https://apis.google.com/js/platform.js"></script> <script type="text/javascript"> gapi.load("gapi.iframes:gapi.iframes.style.bubble", function() { if (gapi.iframes && gapi.iframes.getContext) { gapi.iframes.getContext().openChild({ url: 'https://www.blogger.com/navbar.g?targetBlogID\x3d8803590869867872531\x26blogName\x3dtemrinler\x26publishMode\x3dPUBLISH_MODE_BLOGSPOT\x26navbarType\x3dBLACK\x26layoutType\x3dCLASSIC\x26searchRoot\x3dhttps://temrinler.blogspot.com/search\x26blogLocale\x3dtr\x26v\x3d2\x26homepageUrl\x3dhttp://temrinler.blogspot.com/\x26vt\x3d6237919249951388234', where: document.getElementById("navbar-iframe-container"), id: "navbar-iframe" }); } }); </script>

temrinler

<$Blo


6 Kasım 1938 günü eskiden bir misafir evi, Gasthaus olup,”modern”le birlikte “otel“e dönüşen Weimar’daki Zum Elephanten’in Marktplatza bakan filli penceresinden meydanda toplanmış olan Weimar ahalisine seslenmekte olan Adolf Hitler,

Ötekiler sadece silahsızlandırmaktan bahsediyor ve savaşı kışkırtıyorken, bizimle silahlarımızı elimizden alarak 1918-1919’un yenilgisini hazırlayacak şekilde mücadele etmek istediklerini unutmamalıyız! Bu çerçevede benim bay Churcill’e cevabım ancak şöyle olabilecektir: Bu sadece bir kez olabilir ve bir daha asla tekrarlanmayacak!


diye haykırarak konuşmasını tamamlayıp, Marktplatz’ı hıncahınç doldurmuş Weimar ahâlisinin “Heil Hitler” tezahüratını uzun süre sağ koluyla selamladıktan sonra arkasını döndü, içeri girdi ve kendisine elinde tuttuğu tepside her zamanki isteği olduğu üzere limon sıkılmış maden suyu sunan sarı saçlı genç kıza teşekkür etti, suyu bir dikişte içti, hafifçe geğirdikten sonra Weimar Nazi Parti Başkanı’na döndü, başkan Führer’ini konuşmasından ötürü uzun uzun tebrik ediyorken, Führer başkanın sözünü keserek bu genç ve güzel kızın eğitim görüp görmediğini sordu. Genç kız kızardı, başını öne eğdi hâlâ dışarıdan Heil Hitler tezahüratları geliyor olduğundan kızın kalp atış sesleri duyulmuyordu. Führer genç kıza dönerek üsteledi: “İsminiz nedir küçük hanım, öğrenci misiniz?” Oradan otelin baş hizmetkârı Herr Kessler yetişti: “Efendim kendisi kızım olur, aşağıda pastanede keman çalmaktadır, kendisi size...” Führer genç kızın çenesini sıvazladı, “isminiz ne, hâlâ söylemediniz.” diye üsteledi. Kız hırıltı gibi bir sesle başını kaldırmadan “Charlotte” diyebildi, “Charlotte Kessler Führerim!” Parti temsilcisi yine araya girecek oldu, aşağıdaki yemekle ilgili bir şeyler geveledi, Führer onu susturdu, ”Frau Kessler sizin de bir Werther’iniz var mı?” diye sordu gülerek. Sonra muzipliğinin farkına varmış olacak, hemen ciddileşti. Charlotte Kessler utancından büsbütün kıpkırmızı olmuştu, baş hizmetkâr Herr Kessler’in gözleri yaşarmıştı, yıllarca süren yalnızlığını, ömrünün baharında 1922’de Danzig’ten göçen güzel hanımefendi Rita Kowalsky ve kızı Charlotte ile bir aile kurarak giderebilmişti, hayatının en heyecan dolu ânını yaşıyordu.

Hitler ve ahâlisi aşağıdaki restorana doğru yöneliyorken, Charlotte elinde tepsi ve Führer’in maden suyunu içtiği boş bardak öylece duruyordu. Neden sonra tepsiyi bir köşeye koydu, bardağı o gün giymiş olduğu en güzel elbisesinin cebine sıkıştırıp koşarak Frauenplan’a, evine gitti.



1 Ağustos 1949 günü Goethe’nin ikiyüzüncü doğum gününü kutlamak üzere Sovyet işgâli altındaki Weimar’a, autobahnlar henüz onarılmamış olduğundan Beirut üzerinden giden Thomas Mann’ın arka koltuğunda oturuyor olduğu siyah Mercedes Thüringen sınırında Kızılordu askerlerince eskorta alınmıştı. Ilmeneau üzerinden gidilen yolda Sovyet askerleri büyük yazara saygıda kusur etmediler. Şehre, Weimar’a güneyden yaklaştıklarında Mann’ın gözlerinde yaş belirmiş miydi, sarsıntılı yolda, siyah Mercedes’in şöförü dikiz aynasından iyi görememişti.

Belvedererallee’den Wielandplatz’a, oradan da Goethe’nin evinin olduğu Frauenplan’dan geçen siyah Mercedes Marktplatz’a geldi ve Zum Elephanten’in önünde durdu. Thomas Mann neden buraya kadar sokakların ıpıssız olduğunu anlamıştı; çünkü neredeyse bütün şehir Lotte in Weimar’ı yayınlayalı on yıl olan büyük yazarı görmeye gelmişti. Şaşkınlığını gizleyemeyen Mann arabadan indi, Thüriniger Tageszeitung muhabiri ve fotoğrafçısını kendinden uzak tutmak isteyen Sovyet askerlerine “bırakın” mahiyetinde bir el hareketi yaptı, gülümsedi. Sonra hâlâ kapısı açık olan Mercedes’i basamak gibi kullanarak yükselip meydanda kendini alkışlayan kalabalığı selâmladı. Bu arada yukarıdan bir ses duyuldu: “Büyük yazar Thomas Mann birazdan sizlere bir konuşma yapacaktır.” Henüz yeni ilân edilmiş olan Demokratik Alman Cumhuriyeti’nin Kültür Bakanı, Johannes R. Becher, onu yukarıya, filli balkona davet ediyordu. “Peki” dedi, Mann, “Ama önce hemen sormak istiyorum, ne zaman Goethe’nin evini onarabildiniz? Bildiğim kadarıyla hâlâ sağ tarafı göçük duruyordu.” Aptal görünümlü kültür bakanı hemen yanındaki kızılordu albayını göz ucuyla süzerek cevapladı: “Yoldaş askerlerin üstün çabalarıyla sizin gelişinize yetiştirdik Herr Mann.”

Thomas Mann budalaya yüzünü çevirdi, yanında peydahlanan erken çökmüşe benzeyen ama hâlâ güzelliğini koruyan hanımefendiden limon sıkılmış maden suyu istedi. Charlotte Kessler şaşkın, mutfağa doğru yöneldi. Döndüğünde Mann ve herkes yukarıya balkona çıkmışlardı. Yukarıya koşar adımlarla çıktı. Mann henüz konuşmasına başlamamıştı, bir kâğıda bakınıyordu, belli ki böyle bir konuşma talebini öngörmüş, önceden bir şeyler hazırlamıştı. Charlotte Kessler Thomas Mann’ın yanında dikeldi, Mann’ın kafasını kaldırmasını bekledi. Mann elini tepsiye uzattı, sodasını aldı, onu bir dikişte içerken tek gözüyle, onu izleyen Charlotte Kessler’e baktı. Boş bardağı tepsiye koyduktan sonra dayanamaksızın kadına sordu: “Siz bu otelin eski başhizmetkârı Herr Kessler’i tanıyor musunuz? Charlotte şaşırdı, başını utanarak öne eğdi, “Ben kızıyım efendim” diyebildi. Şaşırma sırası bu kez Thomas Mann’daydı. Charlotte Kessler dayanamaksızın sordu: “Babamı nereden tanıyorsunuz acaba?”. Mann etrafındakilerin konuşamaya davet edici bakışlarına aldırmayarak Charlotte’nin gözlerinin içine baktı: “1921’de buraya Lotte in Weimar’ın notlarını almak için gelmiş ve iki hafta kadar kalmıştım, sonra kendisinden birkaç kez kart aldığım da oldu; ama hatırladığım kadarıyla kendisi o zaman bekârdı ve yaşı da oldukça geçkindi. Hâlâ yaşıyor mu?” Charlotte Kessler elindeki tepsiyi düşerecek gibi oldu, “Hayır efendim, beş sene önce bombardıman sırasında kalp krizi geçirdi, evimizin altındaki sığınaktan bir ara su bulmak için çıktı, geri döndüğünde suratı kireç gibiydi, yığıldı kaldı, hiçbir şey yapamadık, sonra anladık ki Goethe’nin evi bombalanmış o gün.” Thomas Mann gözlerini eğdi, hâlâ elinde duran bardağı tepsiye koydu. “Hanımefendi sizinle bu konuda görüşmek isterim, lütfen bir ara beni bulunuz, isminiz neydi acaba?” “Charlotte Kessler efendim.” dedi kadın, başını kaldırdı, Thomas Mann’la göz göze geldi, gülümsedi. Mann balkona yöneldi, eliyle halkı selâmlıyorken Marktplatz’dan gelen gürültüler birden arttı, Charlotte Kessler incecik camdan üzerinde Zum Elephanten yazısı ve fil amblemi bulunan bardağı Frauenplan’daki evine, o bardağın kendisindeki tek örneğinin yanına koymaya gitti.

yazan <$BloHakkı Kurtuluş/em>, /p>


<$Blo0m:

<$BloYorum Gönder


© 2007 Blogger Templates ve GeckoandFly. Tasarım: Andreas Viklund